понедельник, 24 декабря 2012 г.

Doğum Günün Kutlu Olsun...




Hani bazı insanlar vardır. Hayatını Fenerbahçeye adamışlardır. Fenerbahçe neredeyse onlar da oradadırlar. İşte onlardan biridir Mustafa Gürsel. Namı-değer Tuzlalı Kunta Mustafa. Kendisiyle tanışmam her geçen gün hayatımızı daha çok işgal eden Facebook sayesinde olmuşdur. Facebook`un bana kazandırdığı en büyük faydalardandır kendisi.   İlk tanışdığımız günden abi şefkatini üzerimizden eksik etmemişdir. Ne sorsak cevaplar, ne söylesek nasihatını esirgemez. Sanki yıllardır bir-birimizi tanıyor gibi.   Bir gün bir resmini gördüm. Her zamankı gibi Mustafa abimiz Fenerbahçeyi yalnız bırakmamış ve gitmiş Sivas deplasmanına. Maçtan sonra efsanemiz Alex De Souza tribünlere kadar gelerek formasını Mustafa abiye veriyor. Tabii resimi görür-görmez bende frekanslar kopuyor. Sen İstanbula geldiğinde Samandıraya Alex`in yanına gideriz , tüm takımla tanışırsın diyor bana. Daha n`olsunki?
 

                                  
                      
 Baküde bir arkadaşı varmış. Barış Akbaş. Onunla görüşmemi istiyor. Barış abiyle görüşüp konuşuyorum. Bu konuşmadan sonra Mustafa abinin nasıl biri olduğunu, neler yapabileceğini az-çok kestiriyorum.
 Ve gün gelir GFB Azerbaycan olarak Fenerbahçemizin play-off oyunlarına gitme kararı alırız. Gs maçına. Mustafa abiye İstanbula geleceğimi yazıyorum. Numarasını falan veriyor. Geldiğinde beni ara diye. İşte biz burdan 3kişi İstanbula gidiyoruz. 7 arkadaşımız da maç günü aramıza katılacak.İstanbul yolculuğunda Bolu`da mola verirken Mustafa abiyi arıyorum,konuşuyoruz. “Otobüsden iner-inmez Tuzlaya gel, yeriniz hazır, gelmezsen ...... diyor”. Zorlu geçen yolculukta nihayet İstanbula ulaşıyoruz. İlk kez gitdiğimiz bir şehirde şaşkın-şaşkın etrafa bakarken telefon çalıyor. Arayan Mustafa abi. Otöbüse binin İçmeler köprüse gelin, sizi karşılayacağım diyor. İçmeler köprüsünde iniyoruz. Ve ilk buluşma gerçekleşiyor. Mustafa abi tarzından hiç bir zaman ödün vermemiş bir şekilde her zamankı gibi basket formasıyla karşılıyor bizi. Arabaya binerek Tuzlaya doğru yol alıyoruz. Tuzlaya ayak basdığımız ilk andan Fenerbahçe`mize geldiğimi anlıyorum. Her tarafta bayraklar, yazılar..Böyle bir insanın yaşadığı yer de, böyle olmadır zaten.. Mustafa abi ilk olarak meşhur çiğ köfteden tatdırıyor bize. Ama benim aklım o resimlerini görüp de inanmadığım, fotoşop olduğunu sandığım evde.                         
          

   Mustafa abinin evi. Tuzlanın göz bebeyi. Fotoşop olduğunu sandığım o ev. Eve yaklaşdıkça mutluluğum daha da artıyor. Bu güzellikden gözlerimi alamıyorum. Duvarlar, kapı, pencere, taş-toprak her şey sarı-lacivert, herşey FENERBAHÇE, Mustafa abi kapıyı açıyor ve Gürsel ailesine adım atıyoruz. 4 kişilik şirin bir aile. Fatma abla geliyor. Mustafa abinin eşi, hayat arkadaşı. Öyle sıcak, öyle sevecen insanlarki, yurtdışındamıyız, Baküdemiyiz anlamıyoruz. Haa bu arada resimde gördüğüm, frekanslarımın kopduğu o forma geliyor. Alex`in Sivasspor maçında giyerek, maçtan sonra Mustafa abiye verdiyi forma. Alex`in sırtında taşıdığı formayı giymek de nasip oluyor böylece. Fatma ablanın tavşan kanı, nefis çayını yudumladıktan ve sıcak bir sohbetden sonra, Mustafa abi ile birlikde Tuzlayı gezmeye başlıyoruz. Derin muhabbete Tuzla sokaklarında devam yani. Yarın Samandıraya gidip, antrenmanı izleriz diyor Mustafa abi. O saniyeden itibaren sabahı iple çekmeye başlıyoruz. Otelimize gidip sabahı bekliyoruz. Sabah erkenden kapıda Mustafa abinin o buğulu sesiyle “Kemaaaaalll” sesini duyuyoruz. Antrenman yokmuş bugün yarına kalsın diyor. Neyse artık kısmet diyor, kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Deniz sahilinde Mustafa abi, Gürsel ailesinin cadı kızı Kübra, ve benim arkadaşla birlikde nefis bir kahvaltıdan sonra  mabede doğru yol alıyoruz. Kadıköy, Yoğurtçu park, stad, Fenerium, Müze her yeri görüyoruz o gün. Akşamlar o kutsal evin bahçesinde evin delikanlısı Tayfunun yaptığı nargile ziyafetleri, çaylar, muhabbet..Ortam harika tek kelimeyle.
                              
                                                                      
                                   
                                                          
                     
 
    Samandıraya gitme vakti geldiğinde formaları giyip, atkıları boynumuza atarak yol almaya başlıyoruz. Maça 4 gün kalmış. Samandıranın önü ana-baba günü. Kimseyi de içeriye almıyorlar. Mustafa abi güvenlikçiye yaklaşarak bir şeyler söylüyor. Birden sinirleniyor. Sinirlenince de çok pis sinirlenir, öyle-böyle değil. Galiba güvenlikçi içeri alamayacağını söylemiş. Ama söz vermişdi. “İstanbula geldiğinde Samandıraya Alex`in yanına gideriz , tüm takımla tanışırsın” diye. Kunta söz verdimi tutar. Samandırada 60-70 kişinin arasından nasıl oldu da sadece biz içeri girebildik hala anlamış değilim. Hayatımda ilk kez Fenerbahçemi bu kadar yakından görmemi sağladı Mustafa abi. Antrenmanı izledik, çıkışda o çok sevdiğim Emre Belözoğlu`nun arabasını gördüm. Samandıradan çıkıyor. Tabii Emre hayranlığımı bilen Mustafa abi bir resim çektirtmeden bırakırmı Emreyi? Onca milletin arasından Emreye yaklaşdı “Azerbaycandan misafirlerim var, bir resim çektirsinler senle” dedi. Emre de “Azerbaycanlı çocuklar gelsin” diyerek bizi çağırdı. Görüşdük, Resim çektirdik. Hayatım boyunca saklayacağım bir resim.          
                       
              

    Maç gününe kadar İstanbulu görmemize, tanımamıza yardımcı oluyor Mustafa abi. Maçtan iki gün önce Baküden getirdiğimiz GençFB Azərbaycan yazılı dernek pankartımızı maçta staddan asılması için Saraçoğluya geliyoruz. Stad güvenliğinden sorumu olan Ali Bozan
J pankartda sadece dernek ismi olduğu, başka bir slogan olmadığı için pankartı içeri alamayacaklarını söylüyor. Yönetim kurulu kararıymış. Moralimizin bozulduğunu gören Mustafa abi bağırıp-çağırıyor. Ufak tartışma yaşanıyor. Karara saygı duyarak, pankartımızı geri alıyoruz.  Maç gününe bir gün kalmış arkadaşlarla İstanbulu gezmeye devam ediyoruz. Birden telefonum çalıyor. Mustafa abi ve  GrupCK kurucusu, çok sevdiğim Alpaslan Özçelik abim. Bir koreografi çalışmasında bulunmayı çok istediğimi biliyordu kendisi. Aradı ve “hemen stad otoparkına gel” dedi. Stada gitmeye başladık. Koreografi için çalışmalar başlamış. Bizde elimize bir fırça alarak abi ve kardeşlerimizle birlikde çalışmaya başlıyoruz. Pankartlar yapılıyor, koltuklara kartonlar düzülüyor. 18:00 gibi girdiğimiz staddan 04:00`da çıkıyoruz.
                     

   Ve maç günü. Sabah erkenden kalkıp formaları giyor, atkıları boynumuza takıyoruz. Mustafa abinin cephanesinden bir poşet dolusu meşaleyi de alarak Kadıköyün yolunu tutuyoruz. Yoğurtçuya, Mustafa abinin yanına geliyoruz. Tuzladan ve Kayseriden olan abi ve kardeşlerle yoğun muhabbet başlıyor. Maçtan 3 saat önce stada girmek için Türk Telekom tribünü kapısına geliyoruz. Kapı karşısında inanılmaz bir yoğunluk var. Artık kapıların açılması gereken saat gelmesine rağmen kapılar bir türlü açılma bilmiyor. Ortam gerginleşiyor. Maçın başlamasına 30-40 dakika kala çevik kuvvetle taraftar arasında olaylar başlıyor. Biber gazı sıkılıyor, joplar havada uçuyor. Stad kapıları kapanıyor, elimizde bilet olmasına rağmen içeri alınmıyoruz. Mustafa abiye haber ulaşdığında hemen aşağıya inerek bizi içeri aldırıyor. Tribünde en önde demirlerden maçı izleyen milleti yararak bizim için yer ayarlıyor. Hep beraber tezahüratlar başlıyor. Maç bitiyor ve şampiyonluğu kaybediyoruz. Maçtan sonraki olayları herkes biliyor zaten. En unutulmaz olanı da Mustafa abinin elinde süpürge ile, saha içerisinde resim çektiren taraftarları (!) kovalamasıydı. Staddan çıkarak, Yoğurtçuda biraz bekledikten sonra üzgün bir şeklde Tuzlaya doğru yol alıyoruz.

İstanbulda geçirdiğimiz bir günden sonra Bakü yolculuğu başlıyor. Göz yaşları ile ayrılıyoruz Tuzladan........................

İşte böyle. İstanbul maceramızda Mustafa abi ile yaşadığımız acısıyla-tatlısıyla olaylar.. Yani anlayacağınız üzerimizde emeyi büyüktür Mustafa abinin. Bugün onun doğum günü. Biraz yaşadıklarımızı hatırlamak adına yazdım bunları da. Doğum günün kutlu olsun Güzel İnsan. Mutlu ol, Mutlu yaşa. O  hayranı olduğumuz Gürsel ailesi ile birlikde, o sıcak yuvanızda nice güzel, sağlıklı ve sarı-lacivert senelere inşAllah. Sen gerçekten kocaman yürekli, çok güzel bir insansın. Ve bunu unutma, KALP KIRILSA DA SEVER. Seni çok seviyoruz. BASKET  FORMALI  ABİ...
                   
                   
                   
                   
                   
  

вторник, 18 декабря 2012 г.

GFB Azərbaycan 1 Yaşında



19.12.2011 – 19.12.2012. Aradan keçən 1 il. Çəkilən əziyyətlər, görülən işlər, batan səslər, boya bulaşan əllər və s.

    Tam 1 il bundan əvvəl GFB Azərbaycan olaraq rəsmi fəaliyyətimiz başladı. Sentyabr-Oktyabr aylarından başlayan çalışmalarımız axırki dekabr ayında nəticə verməyə başlamışdı.
    Əvvəlcə internetdə toplanmağa başlamışdıq. Sonradan Əhmədli qəsəbəsi, Bakı kinoteatrında görüşmək qərarına gəldik ( O gündən etibarən həmin məkan bizim oyunlara baxdığımız yer oldu). Görüşdük. 7-8 nəfər olardıq. Söhbət etdik və GençFenerbahçelilərin (GFB) rəsmi nümayəndəliyini açmağı qərara aldıq. Bu görüşdən sonra, Türkiyə ilə əlaqələr yaratmağa başladıq. Müəyyən bir müddətdən sonra, Bakıda yaşayan, əsl azarkeş, Kill For You üzvlərindən Erkut Batuhan abi ilə tanış oldum. Onun vasitəsilə tribunalarımızın öndə gələn azarkeş qruplarından “Cefakar Kanaryalar” qurucusu Alpaslan Özçelik ilə əlaqə yaratdıq. Adam kimi Adam! Hər sualıma cavab verdi, maraqlı olan bütün məsələlərə aydınlıq gətirdi. Alpaslan abi bizi GFB rəsmiləri ilə telefon vasitəsilə görüşdürdü. GFB`dən Ömer Özkal abi ilə danışdıq. Azərbaycanda rəsmi fan club açmaq istədiyimizi bildirdik. Çox müsbət qarşıladı və əlindən gələn yardımı edəcəyini bildirdi. Burada biraz daha sayımızı artırmağımız və pankart düzəltdirməyimiz lazım gəldi. Hər kəs əlini daşın altına qoyur, əlindən gələni etməyə çalışırdı. Hətda Bakı kinoteatrında olan Beşiktaş tayfasının öndə gələn simalarından, hər klub azarkeşinin sevgisini qazanmış, “Dayanmıyunn, Qışqıruunn, Beynivizi titrədin” sözləri daima dillərdə dolaşan Amigo Maqa belə bizim üçün əlindən gələn yardımları əsirgəmədi. Bizi tanış elədiyi Fenerbahçeli, Mahmud müəllimin yardımı ilə rəsmi pankartımızı hazırladıq. Pankartla şəkillərimizi çəkdirib İstanbul-GFB`yə göndərdik və rəsmi olaraq fəaliyyətə başladığımız elan olundu.

                          


     İlk tədbirimizi fəaliyyətə başladığımız gündən 1 gün sonra 20.12.2012 tarixində həyata keçirdik. Fenerbahçemizin voleybol komandası Fenerbahçe Acıbadem Rabitə Bakı komandası ilə CEV çempionatının oyunu üçün Bakıya gəldi. İlk tədbirin həyəcanı və xoşbəxtliyi ilə oyunun keçiriləcəyi Sərhədçi İdman Olimpiya Kompleksinə yola düşdük. Azərbaycan Voleybol Federasiyasının və Rabitə Bakı klubunun idarəçilərinin “İdman Vətənpərvərlikləri” ucbatından müəyyən problemlər yaşanmışdı. Problemlər həll olunduqdan sonra komplekse daxil olduq və komandamıza dəstək olmağa başladıq. GFB Azərbaycan tərəfindən oyunda açılan “Yeterki Gel Bana Senede 1 Gün” pankartı Azərbaycanlı Fenerbahçelilərin komandasına olan həsrətinin bir göstəricisi idi. Oyun 3-1 hesablı Rabitə Bakı`nın qalibiyyəti ilə başa çatdı.

                                                       
     Bu oyundan sonra fan club olaraq, Fenerbahçemizin bütün oyunlarını toplu şəkildə izləmək üçün ilk toplandığımız məkan – Bakı kinoteatrında toplanmağa başladıq. Burada yaratdığımız əsl tribuna ortamı rəqib azarkeşlərin də diqqətini cəlb etmiş, onlar da birləşmək qərarına gəlmişdirlər.
     Dəfələrlə müxtəlif vaxtlarda iclaslar keçirilərək, aramıza qatılmaq istəyən üzvlər qeydiyyata alındı, hərkəs GFB mədəniyyəti ilə yaxından tanış edildi.

       Rəqib komanda azarkeşləri arasında hər zaman ilkləri edən fan clubumuz yenə də bir ilkə imza ataraq xüsusi GFB Azərbaycan yazılı şərflər gətirdi və üzvlər şərflərlə təmin edildi.
                                                     

    Növbəti tədbirimiz 22.02.2012 tarixində Fenerbahçemizin voleybol komandası Fenerbahçe Universalın yenidən Bakıya gəlməsi ilə gerçəkləşdi. Bu dəfə də Fenerbahçemizi tək buraxmadıq və daha yaxşı təşkil olunmuş şəkildə komandamıza dəstək verdik. Fenerbahçe oyundan 3-0 hesabı ilə qalib ayrıldı. CEV çempionlar ligi 4/1 oyunları Bakıda keçiriləcəyi üçün Fenerbahçemizin 4/1 oyunlarına vəsiqə qazanmağı bizim üçün xüsusi əhəmiyyət kəsb edirdi.
                         


    Fenerbahçemiz Rabitə Bakını İstanbulda da məğlub edərək CEV 4/1 oyunlarına vəsiqə qazandı. O gündən etibarən hazırlıqlara başladıq. Pankartlar, bəstələr, şüarlar və s. Hazırlıqları tamamlayıb oyun gününü gözləməyə başladıq. 24-25 Mart tarixində keçiriləcək 4/1 oyunları üçün internetdən tədbirlər yayımlandı və azarkeşlərimiz toplandı.
    İlk oyun 24.03.2012 tarixində Dinamo Kazan komandasına qarşı oldu. Oyun Heydər Əliyev adına İdman Konsert Kompleksində keçirildi. Salona daxil olduq və İstanbuldan gələn FBD (Fenerbahçeliler derneği) tayfası ilə birlikdə komandamıza dəstək olduq. Güclü dəstək və komandanın əzimli oyunu nəticəsində ilk oyundan 3-1 hesabı ilə udduq və final oyununa vəsiqə qazandıq. Finalda rəqibimiz Fransanın Cannes komandası olacaqdı.


                                                                                                                   

    Final oyunu günü yenidən salona gəldik daha güclü bir dəstəklə komandanın yanında olduq. Oyundan əvvəl, həmin günə təsadüf edən voleybol komandamızın oyunçusu Duygu Bal`ın ad günü üçün hazırladığımız “Nice Sarı-Lacivert Senelere, İyiki Doğdun Duygu Bal” pankartı tribunada açıldı və oyunçumuz tribunaya çağırılaraq alqışlarla ad günü təbrik edildi. Komandamız bu oyunda da azarkeşlərin dəstəyi və güclü oyun sayəsində 3-0 hesablı qələbə qazanmış və CEV Çempionlar Liginin kubokunu əldə etmişdi. Komandayı Türkiyəyə çempion göndərməyin qüruru ilə komandamızı yola salırdıq.




   Bu oyunlar GFB Azərbaycanın 1 illik tarixində əsla unudulmayan və əsla unudulmayacaq, qürurverici oyunlar idi.

   12.05.2012 tarixində Fenerbahçe – Gs derbisi, çempionun müəyyənləşdiriləcəyi oyun üçün Bakıdan 10 nəfərlik heyyətlə, komandamıza Saraçoğlundan dəstək olmaq üçün İstanbul`a yola düşdük. GFB Azərbaycan olaraq oyun üçün hazırlanan xoreoqrafiyada iştirak etdik, Fenerbahçe tesislerini, muzeyini, mağazaları gəzdik və Fenerbahçe tarixi ilə əyani tanış olduq.

                        
    Bundan əlavə bizi Azərbaycan tribunalarında görmədiklərini bildirərək, sadəcə “kinoteatr azarkeşi” olduğumuzu düşünən bəzi qruplara gözəl bir dərs vermək, həm də Azərbaycan Milli komandasına dəstək olmaq baxımından, 07.09.2012 tarixində keçirilən Azərbaycan – İsrail oyununa getmək qərarına gəldik. Əzəli rəqib və əzəli dos
t fan clublarımızdan uA Azərbaycan və Çarşı Bakı ilə ortaq qərar alaraq, ortaq sevgimiz AZƏRBAYCAN üçün tribunaya birlikdə çıxdıq. Günlərlə pankartlar hazırlandı, bəstələr məşq edildi. Oyundan qabaq yenə də “Azərbaycan polisinin humanist addımları” sayəsində günlərdir pankart üçün çəkilən əziyyətlər boşa getdi. Ama buna baxmayaraq yenə də milli komandaya dəstək olundu və nəyə qadir olduğumuz hərkəsə göstərildi.....


   10.12.2012ci il tarixində ölkəmizin qeyri hökümət təşkilatlarından olan İrəli İctimai Birliyinin, İrəli İdman Mərkəzi ilə qarşılıqlı əməkdaşlıq barədə müqavilə imzaladıq. Bu müqaviləyə əsasən tərəflər Fenerbahçenin Azərbaycanda daha güclü təbliğatı üçün ortaq layihələr hazırlayacaq, maarifləndirmə işləri aparacaq.
Belə...
   1 il ərzində böyük tədbirlərimizin və fəaliyyətimizin bir qismini sizinlə bölüşməyə çalışdıq. Ən böyük fəaliyyətimiz, uğurumuz isə ondan ibarət oldu ki, GFB AzərbayCAN olaraq bir ailə ortamı yaratmağa nail olduq.

   Fan clubumuzun yaranmağında ən başdan bəri köməkliklərini əsirgəməyən, Sefa Reis`e, Alpaslan Özçelik`e(Grup CK), Erkut Batuhan`a, Ömer Özkal`a və yardımlarını əsirgəməyən digər bütün şəxslərə, hər Avropa oyununda GFB Azərbaycan şərflərini tribunada açaraq bizləri qürurlandıran başda GFB Europe üzvləri olmaqla bütün qardaşlarımıza minnətdarlığımı bildirirəm. Haqqınızı Halal Edin.. Adını çəkməyi unutduğum, üstümüzdə haqqı olan hərkəsə də sonsuz təşəkkürlər..
                                               

Son sözüm isə GFB Azərbaycan uşaqlarına: Bəzən sevindik, bəzən üzüldük, bəzən çox böyük çətinliklərlə qarşılaşdıq. Ama çox şükür heç vaxt qopmadıq. Bütün problemləri omuz-omuza həll etdik. İlk gündən bəri daima yanımda olan sizlərə də öz minnətdarlığımı bildirirəm, və birlikdə daha da irəliyə getməyi arzulayıram. Neçə belə illərə. Birliyimiz daim olsun. Allah utandırmasın.

GFB AzərbayCAN`dır...